Saturday, June 30, 2012



Çevirenin önsözü

Bu kitabı Haziran 2012'de Rotterdam'da bir kitapçıdan aldım. Hemen okumaya başladım. İşlerinden az çok haberdar olduğum Ai Weiwei'i kendi cümleleri ile tanımak oldukça heyecan vericiydi. Hemen ardından Tilburg'da De Pont Müzesinde sergisine gittim.İşlerini görüp, videolarını izlemek de kitabı daha anlamlı kıldı benim için. Önüme gelene konuyla hiç ilgileri olmasa da Ai Wei Wei anlatmaya başladığımı farkedince daha farklı bir yol ile kitabı aktarabileceğimi düşündüm. Ai Wei Wei'in kendisinin de bir blog yazarı olması ve bu serüveni tarif edişindeki samimiyet da bana cesaret verdi.

Kitaptaki söyleşiler sadece sanat ile ilgilenenleri değil internetin olduğu, yeni dünya düzeninde yaşayan herkesin ilgisini çekecektir diye düşünüyorum. Geçiş dönemini yaşamış (1957 doğumlu) ve aktif olarak sanatı aracılığı ile dünya üzerinde sözünü söyleyen bu insanı tanımak önemli. Çünkü bir yandan sanatın malzemesini, işlevini sorgularken bir yandan da New York ve Çin'de yaşamanın birikimiyle dünya sorunlarına farklı perspektiflerden bakarak çözüm üretmeye çalışan bir insan Ai Wei Wei. Öte yandan Çin'de yapılmış olan projelerinbu günkü halini sorgulamak da, Ai Weiwei sürecini anlamak açısından önemli.

Hayatımda ilk kez çeviri yapıyorum. Daha önce böyle bir ihtiyaç duymadım. Farklı dillerde yazılmış çok fazla kitap da okumadım. Patrick Süsskind'in "Herr Sommer" kitabını almancadan okurken benzeri bir istek duymuş ancak cesaret edememiştim. Mutlaka çeviri hatalarım oluyor. Çevirdikçe bloga yüklüyorum kitabı. Fotoğrafların bir kısmı kitapta da var, bir kısmını metinler daha iyi anlaşılsın diye internetten bulup ben ekledim. Umarım sonuna kadar götürebilirim çeviriyi. Ai Weiwei'in güncel sanat ortamındaki yerini anlayabilmemiz dileği ile iyi okumalar. Söyleşiyi okumanın yanısıra Çin'de olup bitenleri izlemek gerekiyor sanırım.

http://www.theatlanticcities.com/jobs-and-economy/2012/07/beijings-olympic-ruins/2499/

Şiir Özbilge

-----------------------------------------------------------



Çeviriye başlangıç tarihi : 28/06/2012
Çeviri: Şiir Özbilge

Penguin Books
Ai Weiwei Speaks with Hans Ulrich Obrist

Aİ WEİWEİ Hans Ulrich Obrist ile
KONUŞUYOR

Ai Weiwei Çinli bir sanatçı, tasarımcı, mimar, kuratör, şair, blog yazarı, ve yayıncı.

Hans Ulrich Obrist küratör ve yazar. 2006’dan beri Londra Serpentine Galeri yönetim kurulu üyesi.

ÖNSÖZ

Ai Weiwei’in işleriyle ilk kez 1990’nın ikinci yarısında karşılaştım. Hareket Halindeki Kentler sergisinin hazırlıkları sırasında Hou Hanru ile Beijing’deki İsveç konsolosluğunda konsolos Uli Sigg’de kalıyorduk. Uli Sigg müthiş bir patron ve iyi bir çağdaş sanat kolleksiyoneri. Konsolosluk Çin sanat eserleriyle dolu. O günden beri Ai Weiwei ile pek çok kez biraraya geldik ve 10 yıl boyunca düzenli olarak söyleşiler yaptık. Ai Wei Wei sanat kavramını genişletmeye devam etti: sanatçı, şair, mimar, küratör, Antik Çin el sanatları uzmanı, yayıncı, kentçilik uzmanı, kolleksiyoner, blog yazarı, v.s. İşlerindeki paralel gerçeklikler çok karmaşık, bu da onu özel kılıyor.

Ai Weiwei 1957 doğumlu, modern Çin şairlerinin en saygınlarından Ai Qing’in oğlu. 1958’de Ai Qing antikomünist olmakla suçlanıp yazması yasaklanıyor ve Ai Weiwei’nin çocukluk yılların geçirdiği Xinjiang kırsalına sürgüne yollanıyor. Sonra Beijing’e taşınıyor ve babasnn arkadaşları olan yasaklı sanatçılardan çizim öğreniyor. O yıllarda çizim gündelik bir pratiğe dönüşüyor ve hala Ai Wei Wei pek çok düşüncesini hızlı skeçlerle ifade eder. 1970’lerin sonlarına doğru Beijing’de kişisel ve sanatsal özgürlük girişiminde bir grup genç sanatçı arasına katılıyor. 1982’de Çin’i terk etme kararı alıyor ve New York’a taşınıyor. Ai beat şairi Allen Ginsberg ile arkadaş oluyor ve kendini New York sanat ortamında buluyor. Bu boyayı terk ederek, sanatçının her aracı kullanabileceğini fark ettiği dönem. Fotoğraf çekmeye başlıyor ve New York’taki Çin’li sanatçı diasporası ile le tanışaraki politik ortamlara giriyor. İlk enstalasyonlarına da New York’ta başlıyor.

1993’te babası çok hastalanyor ve Ai Wei Wei Çin’e dönüyor; Ai Qing 1996’da vefat ediyor. Ai Weiwei işlerinde bu kez geleneksel kültür ile hızlı değişen modernitenin gerilimini yanstmaya başlıyor. Çağdaş sanatla ilgili hiç bir kurum olmadığı için bir yandan da sanat ortamında aktif rol oynuyor: Çağdaş Çinli sanatçıların işlerinin ve söyleşilerin olduğu Beyaz, Siyah ve Gri (1994, 1995, 1996) kitaplarını yaynlıyor; kitaplar bir çeşit Çin yenilikçi sanat manifestosu işlevi taşıyor. Aynı zamanda küratörlük yapıyor ve alternatif bir sanat alanlanı olan Çin Sanat Arşivleri ve Deposu’nu kuruyor (1997-8). Çin’de sanat bu mekanın kurulmasından önce ağırlıklı olarak otellerde, apartmanlarda ve vitrinlerde sergileniyordu.

1999’da Ai Weiwei Beijing’in kuzeyinde kendi stüdyosunu açıyor. Evin inşasında ilham aldığı tek kaynak filozof Ludwig Wittgenstein’ın 1928 de ablası için Viyana’da yaptğı ev ile ilgili yazdığı kitap. Ai Weiwei stüdyoyu kendisi için yalnızca pratik sebeplerle tasarlamış ve inşa etmiş olsa da, stüdyo basit tasarımı ve malzemeleri ile geniş beğeni kazandı ve kısa sürede 50’den fazla proje ile mimar sıfatı ile Ai Wei Wei’ye ek bir kariyer kazandırdı. İsveçli mimarlar Herzog & de Meuron ile birlikte Beijing olimpiyat stadyumunu tasarladığından beri de Çin’in en ünlü mimarlarından. Sanatta da mimaride de çoğunlukla çok basit malzemeler kullanıyor ve malzemeye yeni bir perspektif kazandırıyor. Ai Wei Wei’in sanata, mimariye ve yazıya yayılan ilgisi bana rönesans sanatçılarını çağrıştırıyor.

2006’da Ai Weiwei, kitaptaki söyleşilerde de farkedeceğiniz gibi olağanüstü önemli yeni bir alana açıldı ve internet bloguna başladı. Teknik konularda kendisine yardımcı olan büyük bir internet şirketi tarafından blog yazmaya davet edildi. Blog kısa sürede binlerce fotoğrafın, gündelik sanat uğraşının ve özel yaşantısına dair belgelerin – tıpkı 1970’lerdeki çizim egzersizlrinde olduğu gibi- yer aldığı bir günlüğe dönüştü. Devlet 2009 Mayısında blogu kapatana kadar, hergün yüz binin üzerinde insan blogu ziyaret etmeye başladı. Şubat 2011’de MIT Press blogun ingilizce çevirisini yayımladı. Kitap Çin’deki yaşam ve kültür üzerine. Aşk, seks, kimlik, söyleşiler, yemek, modernite gelenek gerilimi, olimpiyatlar, müzik, televizyon, alış-veriş, ölüm, devlet, din, v.s.A Weiwei düşünceler ve kelimeler arasında inanılmaz bir ağ ördü. Blog gerçekliği temsil etmek yerine gerçekliği üretti. Ai Wei Wei bu yeni alanda en önemli rehberlerden biri. Geçen yıllar içerisinde tüm bu farklı etkinlikler Ai Wei Wei’in geniş sanat kavramının parçası oldu. Sanata bütünselci yaklaşımı, disiplinlerarası bir “sosyal heykel” olarak Joseph Beuys ile karşlaştırılabilir.

Yaptığımız söyleşilerde sanatındaki tüm bu farklı boyutları ve onların nasıl birbiriyle ilintilendiğini konuştuk. Toplu halde söyleşiler, Ai Weiwei’in sıradışı karmaşıklıktaki düşüncelerine ve işlerine bir giriş sağlıyor. Söyleşilerden birinde Ai Weiwei yaklaşmı ile ilgili “...gerçekliğin bir parçasıyız ve bunun ayırdında olmazsak tamemen sorumsuzuz. Biz üretken gerçeklikleriz. Biz gerçekliğiz, ama bu gerçeklik şu anlama geliyor, başka bir gerçeklik üretme ihtiyacı duyuyoruz.” diyor. Bu hem sanatsal hem de politik bir önerme. Şu anki durumda bu bize kültür ve politika için temel gereksinimleri hatırlatıyor.

Ai Weiwei bana, çocukken babasının tüm kitaplarını yakmak zorunda kaldığını anlattmıştı. 1993’te Çin’e geri döndüğünde hemen Siyah, Beyaz ve Gri gibi kitapları üretti. Kitaplara ilgisi var. Bu kitap da ona güç vermek ve çok yönlü üretimini desteklemek üzere basıldı.

Hans Ulrich Obrist
Londra, Mayıs 2011


Dijital Mimari : Analog Mimari

1990’larda Ai Weiwei’yi bir sanatçı olarak tanıdım, sanatsal üretimiyle bilinmesine karşın, aynı zamanda başarılı bir mimar da olması durumuyla yakından ilgilendim. Sanatçıların farklı bir alanda iş yapmaya kalkışması, ilginç geliyor. Bundan etkileniyorum: nasıl oluyor bu? Sanatçı, sanatının dışında bir alanda çalışma yeteneği ve kapasitesine nasıl sahip oluyor?

Ai Weiwei’yi, Phil Tari ile birlikte daha sık görmeye başladıkça, onu tek bir söyleşi ile kavrayamayacağımı farkettim, çünkü farklı işler için farklı stüdyoları vardı: sanat, mimari ve tasarım. Söyleşilerin birinci bölümü, Ai Wei Wei’in Beijing’deki stüdyosunda Eylül 2006’da gerçekleşti. İkinci Bölüm, Mayıs 2006’da gerçekleşti ve Temmuz / Ağustos 2006 sayılı Domus dergisinde basıldı. Ai Weiwei mimarlık stüdyosu tarafından organize edilen Jinhua Architecture Park projesi tamamlandığında bitti.

Bölüm I

HUO: Bu digital bir kamera.

AWW: Evet.

HUO: Blogun için bu kamerayı mı kullanıyorsun?

AWW: Evet, blog gerçekten yeni bir saha. Muhteşem bir şey. Anında hiç tanımadığın insanlara konuşabilirsin. Sen onların donanımını, onlar da seninkini bilmeden. Sokağa çıkıp köşede bir hanımla tanışmak gibi. Direk olarak ona konuşuyorsun. Sonra kavga etmeye ya da sevişmeye başlayabilirsin.

HUO: Yani senin için yeni bir şey. Ne zaman başladın blog'a?

AWW: Bloga başlamam için bir şirket zorladı, büyük bir internet şirketi. “Çok tanınıyorsun, sana bir blog vereceğiz!” dediler. Benim bir bilgisayarım yoktu ve böyle bir şeyi daha önce yapmamıştım. “Yok yok nasıl yapılacağını öğrenirsin. Sana gösterecek birini yollarız” dediler. Başlangıçta, eski yazılarımı ve işlerimi koydum, sonra yazmaya başladım. Ayartıldım yani. Dün, geldikten sonra yaklaşık 12 blog post ettim.

HUO: Dün gece mi?

AWW: Evet 12 gönderi. Bloga bir girişte yüzlerce fotoğraf koyabilirsin. İnsanlar bana “Bir günde ne kadar çok fotoğraf yüklüyorsun” diyorlar. Herşey hakkında her türlü fotoğraf olabilir. Bunun gerçekten enformasyon olduğunu düşünüyorum, serbest takas – durumumu çok iyi yansıtan düşünmeksizin yapılmış, sorumluk yüklenmemiş çözüm.

HUO: Kaç kişi blogunu ziyaret ediyor?

AWW: Artık bir milyon bilmem kaç bin...Günde yüzbin ziyaretçi.

HUO: Gelmiş geçmiş tüm sergilerden fazla.

AWW: Evet. İstersem her dakika açılış yapabilirim ve bu benim için çok önemli. Eğer sanat yapacaksam, planlıyorum, insanlar ziyaret ediyor, sonra yarım saatliğine yine geliyor. Şanslıysam, çok iyi bir enstalaston yapıyorum birileri için, bir yerlerde, ne bileyim Hollanda’da Amsterdam’da. Ama bolg ile, tuşlara dokunduğum anda, bir genç kız, yaşlı bir adam, ya da bir çiftçi yolladıklarımı okuyabilir ve “ ne kadar ilginç, şuna bak, bu herif deli!” diyebilir.


HUO: Anlık mı yani?

AWW: Evet.

HUO: Bu kamera ile hergün, nerde olursan ol fotoğraf çekiyorsun.

AWW: Evet durum ne olursa olsun. Sanırım boğulmuştum çünkü yetişkin olduğumuzda ifade özgürlüğünün hiç bir çeşidi için şansımız yok. En boktan zamanda ananı babanı otoritelere ettiğin bir lafla ispiyonlamış olabilirsin mesela. Bu çok uç boyutlarda bir durumdu. Hala günümüzde bile, insanlar kendini korumalısın, blog’unda çok fazla şey söylememelisin diyorlar. Ama herkesin kendi yapma yolu var. Onaylandığı sürece. Ben sık sık insani koşullardn ve sosyal problemlerden dem vuruyorum blog’umda. Sanırım sadece ben yapıyorum bunu.

HUO: Blog’unu görebilir miyiz?

AWW: Evet, sana girdiğim bazı şeyleri göstereyim. Bloglardaki hayat gerçek, çünkü bu senin kendi hayatın ve hayat zamanı kullanışındır. Bundan başka bir şey değildir. Ben bunu kullanırken, o yüzbinlerce insan da buna bakıyor. Herkes benim geçirdiğim zaman gibi burada bir miktar zaman geçiriyor. Bir sürü insan bana “Blog yazmayı bırakamazsın. Dikkatli olmalısın. Seni tutuklarlarsa biz ne yapacağız” dedi. Bu çok romantik. – “Sana ihtiyacımız var, bloguna bakmak hayatımızın bir parçası oldu.” Bu çok komik.

HUO: Yani insanların umurunda.

AWW: İnsanlar bekleyecek. Eğer blogu güncellemezsem bütün gece yeni içeriği ilk gören olmak için bekleyecekler. İlk laf eden olmak. Eğer o an oradalarsa, bu senin hayranların var ve senin ne dediğini umursuyorlar demektir. Onun için eve ne kadar geç gelirsem geleyim, bir kaç satır da olsa koyuyorum blog’a.

HUO: Bunu her gün yapıyorsun.

AWW: Artık ne zaman durdurulacağını söyleyebilecek durumda değilim. Belki otoriteler tarafından durdurulur. Bi keresinde gelmişlerdi. “Bak blogunla ilgili rapor vermek zorundayız, konu hassas. Bazı sayfaları silmeye ne dersin?”

HUO: Bu oldu mu?

AWW: Benimle pazarlık ettiler, ama çok kibarlardı. Dedim ki “Hadi ama, bu bir oyun. Ben kendi rolümü, siz de kendinizinkini oynuyorsunuz. Yapmak zorundaysanız blogu engellersiniz, sizin için çok kolay engellemek. Ama ben sansürleyemem kendi kendimi, çünkü bir blogum olmasının sebebi zaten bu.” Düşündüler, sonra beni aradılar. “Politik ortamdan dolayı sizin yaptığınıza gerçekten saygı duyuyoruz” dediler. Çin’in çok ilginç bir dönemden geçtiğini düşünüyorum. Genel hissedişte güç ve merkez internet, evrensel politikalar ve ekonomideki değişimler sebebiyle birden ortadan yok oldu. İnternet teknolojileri bu güne dek hiç olmadığı kadar, insanların eski değerlerden ve sistemlerden liberallşmelerinin yolunu açtı.

Teknolojinin kesinlikle yeni bir dünya yarattığını düşünüyorum, çünkü beyinlerimiz başlangıçtan beri bilgiyi almak ve sindirmek üzere kurgulanmış. Böyle çalışıyor, ama öte yandan koşullar değişmeye başladı ve daha bunu bilmiyoruz bile. Teori hep arkadan gelir. Ama gerçekten fantastik zamanlar bunlar.

HUO: Tam da şimdi mi?

AWW: Şimdinin an olduğunu düşünüyorum. Bu başlangıç. Neyin anı olduğunu bilmiyoruz, belki de çok daha çlgınca şeyler olacak. Ama gerçekten içeriye giren güneş ışığını görebiliyoruz. Belki de yüz yıldır bulutluydu. Tüm koşullarımz çok üzücü olmasına rağmen hala sıcaklığı hissedebilyoruz ve bedenlerimizdeki yaşam bize hala orada bir heyecan olduğunu söylüyor, ölüm bekliyor olsa da. İyisi mi anın tadını çıkarmak yerine, anı yaratalım biz.

HUO: Anı üretiyor musun?

AWW: Aynen öyle. Çünkü gerçekliğin bir parçasıyız ve bunun ayırdında olmazsak tamemen sorumsuzuz. Biz üretken gerçeklikleriz. Biz gerçekliğiz, ama bu gerçeklik, başka bir gerçeklik üretme ihtiyacı duyuyor.

HUO: Belki de blog gerçekliği temsil etmiyor, onu üretiyor.

AWW: Doğru. Bir canavar gibi büyüyor. Eminim bir gün birisi bloguma bakacak ve farkına bile varmadan dünyaya başka türlü bakmaya başlayacak. Başından beri komünistler bu nedenle herşeyi sansürlüyor. Propagandanın tek kaynağı onlar ve son elli yıldır bu konuda çok başarılılar. AmaÇin’in açılımı ve dünya ekonomisi sebebiyle devam edemeyecekler. Onun için de bir miktar özgürlüğe izin vermek zorundalar, bu da bir kez başladı mı kontrol edilemez.

HUO: Blog’unun ilk sayfasına gidildğinde bir öküz imajı görülüyor. Fotoğrafı belki de Xinjiang’da çektin. Hep ilk görülen imaj bu blog’un logosu gibi sanki.

AWW: Değiştirdim onu. Ama zeminde yaban domuzu gibi bir duvar imajıydı.

HUO: Ama blogun iconu ya da markası gibi görünebilir insanlara.

AWW: İnsanlar kana boyanmş rotası batıya dönük yönsüz bir domuz görmeye alıştı. Resim bir yıldır oradaydı, ben de değiştirdim.

HUO: Bugün mü?

AWW: Evet, dün akşam.

HUO: 12 Eylül 2006, bu röportajı kaydettiğimiz gün.

AWW: Evet, başka bir şeyle değiştirdim, bir kedi ile. Çünkü çalıştığımız mimarlık stüdyosunda, çalışanlarım bütün günlerini güzel modeller yapmakla geçiriyor, sonra, gece, içerde 8 tane kedi var herşeyi bozuyor.



HUO: Yani kediler, mimari modellere saldırıyor geceleri.

AWW: Evet, şehri harap etme konusunda bizim yönetimden daha başarılı olan tek şey bu kediler. Kediler daha hızlı ama, bazen daha biz modelleri yaparken yıkıyorlar. Bizim için bu müthiş bir metafor, çünkü biz insanlar mimariyi ve tasarımı severiz. Dünyayı habire değiştirmeye yeni modeller inşa etmeye çalışıyoruz, ve gece kediler tarafından alt üst ediliyor. Yaptığımız bunca güzel şey, onların eğlencesi.

HUO: Kediler mimar, kent uzmanı mı?

AWW: Evet. Kedi kent uzmanları.

(Söyleşi başka bir odada devam eder. AWW, HUO’ya yeni sanat işleri gösterir)

AWW: Bu dün gece yaptığım şey. Gece üçe kadar ayaktaydım.

HUO: Bu yaptığın yeni seramik serisi mi?

AWW: Evet, seramik biraz delice. Nefret ediyorum seramikten...ama yapıyorum. Galiba bir şeyden çok nefret edince, onu yapmalısın. Onu kullanmalısn.

HUO: Egzersiz için.

AWW: Evet.

HUO: Bütün bu kutular da mimari maketler mi?

AWW: Onlar vazo dolu. (Kutulardan birini açıp, vazoları çıkarıyor) Bunlar 3-5 bin yıllık eski geleneksel sanat objeleri. Badana boyasına batırılacaklar ve renkli vazolar olacaklar.



(Renkli Vazolar serisinde, Ai Wei Wei Neolitik vazoları endüstriyel boyaya batırdı, bir anda antik ve kültürel değerlerini yok edip, çağdaş sanat nesnesine dönüştürdü.)

HUO: Serinin adı “Renkli Vazolar” ve her vazo farklı.

AWW: Hepsi farklı. Şu vazonun yüzeyinde hala eski süslemeleri görebilirsin. Şurda da yaptığım başka bir seri. Renkli Neolitik kayalar. Beş on bin yıllık olabilirler.



HUO: Modern Sanatlar Müzesinden senin evini ziyarete gelmişler diye duydum. Kimlerdi gelenler, tam olarak neler oldu anlatabilir misin?

AWW: Önemli kolleksiyonerlerin önemli insanların olduğu büyük bir gruptu. 20 Mayısta uluslararası konsey 60 70 kişiyi çağdaş sanat gezisi için Çin!e yolladı. Geldikleri gün kültürel haritada burası kitlendi.

HUO: Beijing'in sanat camiasını ziyaret eden herkes artık senin stüdyona geliyor.

AWW: Evet, herkes geliyor, turistik eşya dükkanı gibi - ille de gitmelisin ginseng filan satarlar ya. Uzun yaşamak için sağlığın için filan iyidir. Çin Seddi'ne giderken yol üzeri uğruyorlar. MoMa grubu, komünistlerin 1942 yılının uzun Mart'ın sonu yıldönümünde geldiler. İlginçti. 1942'de başkan Mao'nun konuşma yatığı sanat ve edebiyat üzerine devasa bir toplantı olmuştu. Bu konuşma hala komünistlerin resmi incilidir.

HUO: Bu MoMa grubunun geldiği günle aynı gün mü?

AWW: Aynı gün. Rastlantı olabilir. Herşey birbiriyle ilintilidir, biz henüz göremiyor olsak bile, bu gelecek ile sıkı bağlarımız olduğu anlamına gelir. Yıldönümünü tartışma konusunun başlığı yapmalıydım çünkü o günlerde babam forumun bir parçasıydı. Kendisi en önemli edebi figürdü o zamanlar. Ama aslında, Yan'an forumunda, sanat ve edebiyata hasar verildi, neredeyse yokedildi sonrasında insani koşullar acımasızlaştı. Bir sürü insana Yan'an forumunda ortaya atılan fikirler yüzünden zarar verildi. Biz de yıldönümüne denk gelen o ziyaret sırasında yapabileceğimiz tek şeyi yapmaya karar verdik - olup biten herşeyi grubun haberi olmaksızın kaydetmek.

HUO: Yani MoMa grubunu kaydetmek için gizli kamera kullandınız.

AWW: Evet. gizliydi çünkü kameralar sıklıkla bir grup tarafından bir başka grubun biraraya gelmişliğini kanıtlamak üzere kullanılır. Onun için onları Fabrika 798 e gittiklerinde filme çektik, sonra otobüslerini uzaktan takip ettik sanatçı atölyelerini ziyaret edişlerini çektik. Kimsenin haberi yoktu. Çok uzun süre atölyelerden çıkmalarını bekledik. Hatta otobüs şöförünün "Kahretsin, bir sanatçının stüdyosundan çıkmaları amma zaman alıyor" deyişi bile kayıtlı. Sonra benim evime geldiler. Kameralar çimenlerin arasına gizliydi, göremediler.

HUO: Küçük kameralar mı?

AWW: Evet, küçük. Mesele her anı kaydetmekti, kimseyi kaçırmadan ki sonradan kimlerin orada olduğunu tespit edebilelim. Yayına hazırlamak uzun sürdü, bir örnek göstereyim sana. (Laptop'tan bir video gösteriyor) Bak işte bu çimenlere gizlenmiş bir kameradan. Bir anlamı varmış gibi çimenlere odaklanmış.

HUO: Film çok uzun bir ziyaretmiş izlenimini veriyor gibi.

AWW: Evet, bunlar yaşlı insanlar değil ama çok yavaş yürüyor hepsi. Onların hareketine göre herşey.

HUO: Nasıl bir tepki olacak sence?

AWW: Buna mı? Ne bileyim, akibetini göremiyorum. Ben öncesini sonrasını düşünmeden yalnızca yaparım.

HUO: Sadece yaptın bunu yani.

AWW: Evet. Ben şeyleri hayal etmem. Hayal gücüm yok, ne de hafızam. Anın içinde rol alırım.

HUO: Sahneliyorsun.

AWW: Evet, sahneliyorum. Belki nefret edecekler, belki tamam diyecekler, belki beğenecekler. Mükemmel işte kimsenin kaydetmediği.

HUO: Unutmaya karşı bir protesto gibi.

AWW. Belki ilerde çocukları filan satın alır.

HUO: Zamanın içinde özel bir an içinde bir grubun portresi gibi.

AWW: Ve biraz süpheli politik ve kültürel durum da var.

HUO: Yani geçmişten kaynaklanan.

AWW: Evet. Bu adam 30 yıl önce öldü, başkan Mao. Ölümünün 30. yıldönümü.

HUO: Bir arşivin var mı?

AWW. Evet, göstereyim sana bazılarını. Bunlar dün geceki partiden fotoğraflar, başka yok çünkü çok uzun kalmadım. Yemekler iyiydi (ekrandaki fotoğrafı işaret ediyor) Bu ünlü bir hanım. Yemekten sonra ayrıldım. Bunu çektim. Bu benim dün akşamki tabağım. Mükemmeldi. Bunlar hep dünün fotoğrafları. (Bilgisayardan bazı dökümanları açıyor) Bu Başkan Mao'nun ölümünün 30. yıldönümü ile ilgili bir makale. Belki nasıl bir suçlu olduğunu anlatan bir makale yazacağım. Tarihi bir görev. Kendi geçmişini araştırmayan, eleştirmeyen bir millet utanmazdır. Bunun üzerine çalışmamız lazım. (yeni bir resim açıyor) Bu çok ilginç. Bu benim anneannemin Beijing şehir merkezindeki evi. Beijing'in her yeri şimdi renove edildi. Benim evimin gerçek tuğladan bir cephesi vardı. Bir gün gittiğimizde heryerin boyandığını gördük. Bloga bu girişi yaptım.

HUO: Protesto için.

AWW: Evet, çünkü bu artık çok fazla. Bu bayağı ilginç bir makale. (Bilgisayarda blogundan bir makale açıyor.) Bir gecede bütün Beijing boyandı. Uzun bir yazı yazdım. Olimpiyatların sloganı " Tek dünya, tek düş." Yazı yurdumuzu farklı dünyamızı ve farklı düşümüzü kaybedişimizle ilgili. Bugün bir dergiden aradılar ve ve bana makaleyi kullanmak istediklerini çünkü çok sevdiklerini söylediler. "Politik olan kısmı çıkarabilir miyiz?" diye sordular. Yoksa basmaları imkansız. "Tamam, ne yaparsanız yapın" dedim. Umursamıyorum. (bir resim gösteriyor) Bu duvar tuğlaydı yapılmıştı. Bak ne yaptılar. Betonun üzerini tuğla gibi boyadılar. İnanılmaz! Burası özel alan ve yapılacak değişikliği önceden bildirmiyorlar bile. Bir günde, tüm Beijing'in bambaşka bir derisi var şimdi. Herşey boyandı.

HUO: Çok hızlı.

AWW: Evet, çok hızlı. Akıl almayacak kadar çılgınca. Bu inanılmaz bir fotoğraf. Bu benim evimdi. Şimdi böyle oldu. Gerçek tuğlaydı. Tuğlayı betonla değiştirdiler. Sonra da tuğlaymış gibi boyadılar. İnanılmaz. Sadece benim evim de değil, bütün Beijing artık böyle olacak. Süregiden bir sürü aptallık var ve kimse bunları yazmıyor.

HUO: Yani kimsenin yazmadığı şeyleri yazıyorsun.

AWW: Evet. Diyorum ki, dünyada ne saçmalanıyor? Herkes saçma sapan şeyleri kutluyor. Bütün bunlarla ilgili blog yazıyorum ve halt ettiklerinin fotoğrafını çekiyorum. Eve gittiğimde anneme sordum, "Niye izin verdin bunu yapmalarına?" "Ama herkesinkine yaptılar, ne yapabiliriz ki? İyi olacak dediler." Fareye altın diş takmaya benziyor, niye yapıyorlar bunu? Sahte tuğladan duvarlar, çılgınlık. Eski şehir bir gecede yok oldu. Bak her kapı böyle. Bütün kapılar böyle boyandı. Bütün pencereler böyle oldu. Delilik bu, bu benim evim. Kapılar böyle oldu biz de indirdik hepsini.

HUO: Söktünüz mü?

AWW: Birini söktüm birini bıraktım. Şimdi böyle görünüyor.

HUO: Birşeyler eksik.

AWW: Bir işe, protestoya dönüştü. Hepsini sökersen geriye hafıza kalmaz. Şimdi benim işlerimden biriyle ilintilendi, yapılanın yerine geçti, mutluyum.

HUO: Bir obje gibi.

AWW: Evet bir obje. Çok komik. Herkes gelip dokunuyor ve görebiliyor.

HUO: Bir sergi kapsamında olması çok iyi olur.

AWW: İnsanlar sergi boyunca gelip görebilir, kontrol edebilir. Serginin başlığı da benim blogumun adı olabilir. Senle bunun üzerinde çalışabiliriz. Bazı şeylerin ingilizceye çevrilmesi gerekebilir. Şehirle, kültürle, hayatla, politika ile, çevre ile ilgili bireysel ingilizce bazı yazılar koyarız.

HUO: Yapalım diyorsun.

AWW: Evet. Senin için bu show için Beijin'i ekrana dönüştürelim.

HUO: Çok heyecanlı. Sağol.




Bölüm 2

HUO: Yıllardır üretiyorsun, sanat, mimari, sergiler ve yayınladıkların. Son projende, Jinhua Architecture Park, planlayıcı ve küratör olarak vardın. Bunu biraz anlaır mısın?

AWW: Bir kaç yıl önce, Jinhua belediyesinden yetkililer ünlü bir şair ve düşünür olan babamın anısına bir park yapımı ile ilgili geldiler. Babam politik sebeplerle parti tarafndan 20 yıldan uzun süre sürgüne gönderildi, sonrasında farkedildi, ölümünden sonra, Çin kültürüne büyük katkısı olduğu. Yetkililer park alanına bakmamı istediğinde önce reddettim –babamın kentini hiç tanımıyorum, başka yerlerde büyüdüm. Sonra annem “Sen yapmazsan başkaları yapacak” dedi. Ben de gittim görmeye. Arazi Yiwu nehri kıyısında iki kilometre uzunluğunda düzensiz yeşil alandı, ama şehirle ilişkisinden etkilendim. Sonuçta siparişi kabul ettim.

HUO: Bana fikrin temelde seçilen mimarların küratoryel bir süreçte kulübelerden bir sergi yapması olduğunu anlatmıştın. Bir farkla ki bu kalıcı bir sergi, çünkü yapılacak kulübeler kalıcı olacak değil mi?

AWW: Evet kulübeler kalıcı. Proje ile ilgili 3 yıl önce konuşmaya başladık. O sıralar Beijing Ulusal Olimpiyat Stadyumu projesinde Herzog & de Meuron ile çalışıyorduk. Belediyeye Jinhua projesinde de onlarla çalışıp çalışamayacağımzı sordum. Planlama departmanı coşku ile karşıladı. Park için bir ana plan ve Jindong Bölgesinde bir alş-veriş merkezi siparişi verdiler. Ek olarak ben de Herzog & de Meuron’dan park porjesi süresince benimle birlikte çalışmalarını istedim. Programlayıcılara, parkın çayhane, kitapçı, tuvalet, gibi nehir kıyısı boyunca yayılmş bir sürü kulübeden oluşacağını ve bu kulübelerin tasarımının seçilen Çinli ve yabancı mimarlara sipariş edileceğini bildirdik. Herzog & de Meuron ve ben de birer kulübe tasarladık. Birlikte tüm dünyadan bir dizi bağımsız işi ilginç ve farklı bir binalar kolleksiyonu oluşturmak üzere biraraya getirdik, ki bu Çin için çok özel oldu.

HUO: Yani bir işbirliğiydi.

AWW: Evet. Olabildiğince çok yetenekli tasarımcınn projeye dahil olmasını istedim. Şu an Çin’in yeni fikirlere, hem içerden hem dışardan yaratıcı örneklere ve yeni mimari kana ihtiyacı var. Ama aynı zamanda , pek çok batılı mimar da teoride çok şey bilmelerine karşın pratikte yeni binalar inşa etme olanağına sahip değil, bu nedenle proje bir sürü kısıtlama kaygısı olmaksızın deneyimlenebilecek davetkar bir durumdu. Sonuçta 5 Çinli ve 11 uluslararası uygulayıcı davet ettik. Bazı durumlarda, kalite kontrol konusunda problem yaşadık çünkü Çinli ustalar bu tür işlere alışık değiller, ama genelde kulübelerin küçüklüğü dikkatli bir kalite kontrolü kolaylaştırdı. Gene de, şimdi farkediyoruz da proje başlangıçta düşündüğümüzden çok daha karmaşıkmış, çünkü başlangıçta çok saftık ve “çok basit bir fikir” diye düşünmüştük. Genelde düşüncem, Jinhua kent yaşamında olumlu etkileri olabilecek, kollektif mimari çalışma deneyimi açısından çok özel bir fırsattı.

HOU: Sen mimarlık eğitimini nerde aldın? Son yıllarda mimari üretimin, özellikle Beijing’de çok hızlı çoğaldı. Göründüğü kadarıyla Batı ve Doğu gelenekleri arasındaki kesişmeyi inceliyor.

AWW: Askerliğimdeki bazı deneyimleri saymazsak, ben gerçek anlamda hiç mimarlık eğitim almadım. Sonradan, sanat işlerime paralel olarak gelişti.

HUO: Farklı mimarları farklı programlar için nasıl seçebildin?

AWW: Jinhua’yı ziyaret etmek üzere ilk buluşmamızda, her mimara farklı bir görev verdiğimiz bir çekiliş yaptık. Başından beri tüm toplantılar çok neşeliydi, nerdeyse parti gibi. Herkes tasarlayacakları işle ilgili ne isterlerese yapabilecekleri konusundaki özgürlüğe şaşırdı, ama bütçe konusunda çok dikkatli olmalıydık çünkü belediyenin fazla bütçesi yoktu. Herzog & de Meuron’un işin içinde olması da mimarlara çok fazla güven ve ilham verdi. Sonuçta, belediye yetkililerinin stratejisi de çok akıllıcaydı çünkü bu projeyi onaylayarak hem içeriden hem de dışarıdan kente çok ilgi topladılar. Parka yakın araziler bir kaç yıl öncesine kadar tarım arazisi iken, değerlendi. Universite camiası, gazeteciler, mimarlar gelip ziyaret ediyor.

HUO: Bana senin kulübeni ve tüm proje ile bağlantısını anlatır mısın? Çömleklerle ilgili bazı eski işlerinin bir uzantısı gibi görünüyor. Çok eski antika vazoları parlk renklere boyadığın bir seri işin vardı. Sanki eski ile yeni arasındaki sınırı bulandırıyor gibiydin ve eski mi yeni mi anlaşılayamıyordu insan o işlerde.

AWW: Evet, doğru. Aslında bu ana konsept: yeni mi, eski mi? Gerçek mi, sahte mi? Bunlar hep sorduğunuz sorular. Bu tema ile uğraşıyorum sürekli. Her neyse, tasarladığım kulübe bir “arkeoloji arşivi”. Kent belediyesinin asıl siparişi küçük bir müzeydi, ben arşiv konusuyla daha çok ilgilendim, çünkü erken Neolitik çömlekler konusunda uzmanım. Onun için bu ziyaret edilebilecek bir arşiv kulübesi, ama tarihi korumak üzere değil, çünkü bu vazoların bir kısmı benim işlerimde kullanıldı.

HUO: Vazoları muzende tutuyorsun ama bir anda karar verip onları boyayablirsin de. Sanki gelişmekte olan sanat işleri müzesi gibi.

AWW: Belki bir gün müzeyi de çömlekler gibi boyarım. Böyle bir proje kurguladığınızda, bütün mimarlar doğal olarak gösterişli ve dikkat çekici işler yapmak istiyor. Bunu anlıyorum, çünkü yaptıkları diğer işlerde genellikle hayal kırıklığı yaşıyorlar ve bu proje geleneğe meydan okuma fırsatı. Ama kişisel olarak, belki sadece mimar olmadığım için, beni daha çok basit formlar, normal ve temel mimari çekiyor. Arkeoloji Arşivi’ni belirleyen biçimler daha çok yerel mimariden türedi, hatta daha da basitleştirildi ve çağdaş mimari üretimin teknikleri ile yeni malzemelere uyarlandı. Düşünce şuydu, binanın yarısı zeminin üzerinde yer alıyor, böylece belli bir açıdan bakıldığında çatısı olan normak bir ev görünümünde. Yandan baktığınızda, yarısının zeminden aşağıya gömülü olduğunu görüyorsunuz – bu bölüm altıgen şeklinde. Hatta ön bahçedeki yollar da altıgen. Bina betonla güçlendirilmiş uzun tek parça bir levha.







HUO: Herzog & de Meuron’un kulübesi gibi.

AWW: Onlarınki okuma odası ve birbiriyle kesişen kıvrılmış yüzeylerden oluşuyor. Teknik olarak kalıpların karmaşıklığı nedeniyle formun oluşturulması açısından çok zor bir tasarım. Çin’de çalışıyor olmanın avantajını kullandılar gerçekten, işgücü çok ucuz, bu formu oluşturabilmek için gerekli zaman, Avrupa’da buradakinin çok üstünde bir bütçe gerektirirdi. Ayrıca bu kadar karmaşık ama hassas döküm dizisinin nasıl yapılacağını bilen çok fazla bilen de yok: Jinhua’da bu işi bilen tek kişi emekli olmuş yaşlı bir ustaydı. Tekrar çalışması için ikna ettik, sonuçtan o da memnun kaldı. Böyle karmaşık bir şeyi ortaya çıkarmış olmakla gurur duyuyor.




HUO: Kulübelerin hepsi bitirildi mi, yoksa bitmemiş olanlar var mı?

AWW: Sonuçta hepsi bitti. Şu an %95’i tamamlanmış durumda. İçlerini tamamlamak için yaklaşık bir aya daha ihtiyacımız var. Para hep eksik olduğu için proje bir buçuk yıldan uzun sürdü.

HUO: Bir buçuk yıl bayağı hızlı aslında.

AWW: Çin için bir buçuk yıl sonsuzluk gibi. Dört ayda bitirmeyi planlamıştık. Gene de bayağı hızlı evet. Sanırım bu ülkeye büyük etkisi olacak bu projenin. Mimarinin eğitsel değeri çok güçlü olabilir bence. İnsanlara olanakları gösteriyor, birşeylerin değişebileceğini, hep bunu düşünüyorum. Bu projeye kaynak bulan yönetim, topluma herşeyin hep aynı kalmayacağını da göstermiş oldu.

HUO: Önümüzdeki yıllar için ne planlıyorsun? Sanata geri dönecek misin?

AWW: Yok sanat değil. Belki yalnızca kitap okurum. Kendime bazı yeni kitaplar yapmayı düşünüyordum. Biliyorsun bir sürü kitap yayımladım. Erken !990’larda Çin sanatının ilk aşamalarını belgeleyen bir kitap düşüncem var. Önceki 3 kitabım, Çin’de çağdaş ve deneysel sanatın desteklenmesi konusunda çok etkil oldu, belki böyle bir şeyi tekrar yapmanın zamanı geldi.